OSMANLI YAHUD�LER�
Cahiliye Toplumunda Y�NET�C� KARAKTER�
S�per G��l� Malzeme Elde Etme Yolunda Yeni Aray��lar: �r�mcek Ipe�i �reten Ke�iler

Etraf�n�zdaki Her�ey Gibi Asl�nda Siz de Molek�llerden Olu�uyorsunuz!
D�nyay� Kana Bulayan iki Siyasi G�c�n Benzerlikleri S�YON�ZM ve HA�LILAR
Bilimin Rotasi Do�ru �izilmelidir
DO�A ve TEKNOLOJ�

Kuran'da Kadina Verilen �nem
Kibris'ta D�n�m Noktasi
Atomdaki Tasar�m�n A�t��� Yeni Ufuk: �letken Plastikler
Ka��n�lmaz Ger�ekler Ya�l�l�k ve �l�m

www.harunyahya.org

Ara�t�rma'dan



Bedi�zzaman'�n Dilinden �man Hakikatleri


Bize iman hakikatlerinin �nemini g�steren, bu hakikatlerin yorumlanmas� konusunda bizi ayd�nlatan �nemli bir kaynak da, ge�mi�teki ya da �a��m�zdaki �slam b�y�klerinin eserleridir.
T�m hayatlar� boyunca Kuran'a ve s�nnete tam bir uyum i�inde ya�ayan �slam b�y�kleri, iman hakikatlerinin ara�t�r�lmas�na ve bunlar �zerinde d���n�lmesine b�y�k �nem vermi�ler, eserlerinde de iman hakikatlerini her zaman �n plana ��kartm��lard�r. Bu insanlar�n ba��nda b�y�k �slam alimi Bedi�zzaman Said Nursi gelir.
Ge�ti�imiz Hicri y�zy�l�n m�ceddidi say�lan b�y�k alim Bedi�zzaman Said Nursi de, bir Kuran tefsiri say�lan Risale-i Nur k�lliyat�nda iman hakikatlerinin �neminden pek �ok yerde bahsetmektedir: “Bir saray, y�zler kapal� kap�lar� var. Bir tek kap� a��lmas�yla o saraya girilebilir, �teki kap�lar da a��l�r. E�er b�t�n kap�lar a��k olsa, bir iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyece�i s�ylenemez. ��te, hakaik-i imaniye (iman hakikatleri) o sarayd�r. Her bir delil, bir anahtard�r; ispat ediyor, kap�y� a��yor. Bir tek kap�n�n kapal� kalmas�yla o hakaik-i imaniyeden vazge�ilmez ve ink�r edilemez. �eytan ise, baz� esbaba (sebeplere) binaen, ya gaflet veya cehalet vas�tas�yla kapal� kalm�� olan bir kap�y� g�sterir; ispat edici b�t�n delilleri nazardan iskat ediyor (siliyor). "��te bu saraya girilmez. Belki saray de�ildir, i�inde bir �ey yoktur" der, kand�r�r.” (Lem'alar, s. 92-Risale-i Nur K�lliyat�, Nesil Yay�nlar�, cilt 1, s. 628)
Bedi�zzaman Mektubat isimli eserinde ise �zellikle g�n�m�zde iman hakikatlerine sar�lman�n �nemi �zerinde durmu�, ge�mi�te ya�am�� pek �ok �slam aliminin, e�er bu d�nemde ya�asalar, en �ok �zerinde duracaklar� konunun da iman hakikatlerini ��retmek yoluyla insanlar�n iman�n� kurtarmak olaca��n� s�ylemi�tir:
“Silsile-i Nak��'nin kahraman� ve bir g�ne�i olan �m�m-� Rabb�n� (R.A) Mektub�t'�nda demi� ki: "Hakaik-i �maniyeden (iman hakikatlerinden) bir mes'elenin inki�af�n� (meydana ��kmas�n�), binler ezvak (zevkler) ve mevacid (vecd halleri) ve keramata (kerametlere) tercih ederim." Hem demi� ki: "B�t�n tar�klerin (yollar�n) nokta-i m�ntehas� (son noktas�), hakaik-i �maniyenin vuzuh (a��lmas�) ve inki�af�d�r (meydana ��kmas�d�r)."... �yle ise tar�k-� Nak��'nin �� perdesi var: Birisi ve en birincisi ve en b�y���: Do�rudan do�ruya hakaik-i �maniyeye (iman hakikatlerine) hizmettir ki, �m�m-� Rabb�n� de (R.A.) �hir zaman�nda (son d�neminde) ona s�l�k etmi�tir (o yolu takip etmi�tir).. ”
“M�dem hakikat b�yledir; ben tahmin ediyorum ki: E�er �eyh Abd�lkadir-i Geyl�n� (R.A.) ve ��h-� Nak�ibend (R.A.) ve �m�m-� Rabb�n� (R.A.) gibi z�tlar bu zamanda olsayd�lar, b�t�n himmetlerini, hakaik-i �maniyenin (iman hakikatlerinin) ve akaid-i �sl�miye'nin (�slam esaslar�n�n) takviyesine sarf edeceklerdi. ��nki saadet-i ebediyenin medar� onlard�r. Onlarda kusur edilse, �ekavet-i ebediyeye (ebedi s�k�nt�ya, belaya) sebebiyet verir...” (Mektubat, 5. Mektup, s. 26-27-Sait Nursi, Envar Ne�riyat, �stanbul, 1996, s. 22-23)
Di�er yaz�lar�nda da �stad Bedi�zzaman, iman hakikatlerinin �neminden ��yle bahsetmektedir:
“Bu zamanda iman hakikatlerinin birinci maksat, birinci vazife, as�l ama� olmas� gerekir. Bunun d���ndaki �eyler ikinci, ���nc�, d�rd�nc� derecede kal�r. Risale-i Nur'la onlara hizmet etmek en birinci g�rev, merak konusu ve as�l ama� olmal�d�r... Risale-i Nur �er�evesi d���nda bulunan alimler belki de veliler bu siyasi ve toplumsal hayat�n ba�lar� sebebiyle iman hakikatlerinin �nemini ikinci, ���nc� derecede b�rak�p, o ak�mlar�n etkisine maruz kalarak, kendi ile ayn� fikri payla�an m�naf�klar� bile sever hale geldi... Hem Risale-i Nur'un ger�ek talebeleri �l�ms�z elmaslar seviyesinde olan iman hakikatlerini anlatma vazifesi i�inde iken zalimlerin satran� oyunlar�na benzer konularla ilgilenecek onlar�n kutsal vazifelerini sekteye u�ratmamak ve anlay��lar�n� kar��t�rmamak gerekir diye d���n�yorum.” (Orijinalinden T�rk�ele�tirilerek al�nm��t�r.) (Kastamonu Lahikas�, s. 84-85-https://www.yeniasya.org.tr/index.asp?Section=Kulliyat )

Ayr�ca Bedi�zzaman'�n hayat�yla ilgili bir yaz�da onun iman hakikatlerine verdi�i �nem ��yle ifade edilmektedir:
Bedi�zzaman'a g�re temel mesele; insan�n kendisini, di�er varl�klar�, kainat� ve hemcinslerini iman ekseninde alg�lamas�d�r. En �nemli g�rev bunu sa�lamakt�r... Te�hisini bu �ekilde koyan Bedi�zzaman, tedavi metodunu da geli�tirdi: "Tahkiki iman" geli�tirdi�i metodun �z� ve �zetiydi. S�ra "tahkiki iman" ekseninde geli�ip �a��n teknolojisiyle zenginle�ecek insanlar yeti�tirmeye gelmi�ti. Bunun da yolu e�itimden ge�erdi. (Bedi�zzaman'�n Hayat�, www.nesil.com.tr/wwwroot/turkish/nursi-tr/nursi.html )
Bedi�zzaman Tabiat Risalesi isimli eserinde de iman hakikatleri konusuna �ok yo�un bir bi�imde yer vermi�tir. Barla Lahikas�'nda ise, Risale-i Nur'un en �nemli �zelliklerinden birinin iman hakikatlerini tefekk�r ettirerek, "maddiyyun ve tabiyyun" (maddeci ve tabiat��) fikir ak�mlar�n� susturmak oldu�unu a��klam��t�r:
“Risale-i Nur, Kur'an-� Hak�m'in bir mu'cize-i maneviyesi ve bu zaman�n dinsizli�ine kar�� manev� atom bombas� olarak solculuk cereyanlar�n�n maneviyat-� kalbiyeyi tahribine mukabil, maneviyat-� kalbiyeyi tamir edip ferden ferda (fert fert) iman-� tahkik�den gelen muazzam bir kuvvet ve kudrete istinad�, okuyucular�n kalblerine kazand�r�yor. Ve bu vazifeyi de yine mukaddes Kur'an�m�z�n ilham ve ir�ad�yla ve dersiyle �fa ediyor. Tefekk�r-� iman� dersiyle tabiiyyun ve maddiyyunun bo�uldu�u ayn� mes'elelerde tevhid nurunu g�steriyor; iman hakikatlerini madde �leminden temsiller ve deliller g�stererek izah ediyor. Liselerde, �niversitelerde okutulan ilim ve fenlerin ayn� mes'elelerinde iman hakikatlerinin isbat�n� g�ne� zuhurunda g�steriyor. Bu gibi �ok cihetlerle Risale-i Nur, bu zamanda ehl-i iman ve �sl�m i�in �n pl�nda ele al�nmas� �cab eden, ehl-i iman elinde manev� elmas bir k�l�n�t�r. Asr�n idrakine, zaman�n tefehh�m�ne (fark�na varmak), anlay���na hitab eden, ihtiyaca en muvaf�k tarz� g�steren, ders veren ve do�rudan do�ruya feyz ve ilham tar�k�yla (yoluyla) �yetlerin y�ld�zlar�ndan gelen ders-i Kur'an�'dir, k�ll� Marifetullah b�rhanlar�d�r (delilleridir).” (Barla Lahikas�, Takdim 7-8 - Bedi�zzaman Said Nursi, Risale-i Nur K�lliyat�, 2. cilt, s. 412)
Eserlerindeki ifadelerinden de anla��ld��� gibi Bedi�zzaman Said Nursi iman hakikatleri �zerinde ciddi ve derin tefekk�r sahibidir. Bu tefekk�rlerini di�er insanlara da anlatarak, onlar�, Allah'�n varl���n�n delillerini kavramaya, Allah'�n s�fatlar� �zerinde d���nmeye �a��rm��t�r.
Bedi�zzaman’�n bu tefekk�r y�ntemi bize �rnek olmal� ve modern �a��n bize sundu�u t�m bilimsel ve teknolojik imkanlar� kullanarak iman hakikatlerini daha iyi ��renmeli, ara�t�rmal� ve yorumlamal�y�z. (Harun Yahya, �man Hakikatlerinin �nemi)
“Bu zamanda iman hakikatlerinin birinci maksat, birinci vazife, as�l ama� olmas� gerekir. Bunun d���ndaki �eylen ikinci, ���nc�, d�rd�nc� derecede kal�r.” Bedi�zzaman Said Nursi










�zg�rl�k, hemen hemen her toplum ve ideolojiden ki�inin hemfikir oldu�u ve savundu�u bir kavramd�r. �nsanl�k tarihindeki �at��malar�n, sava�lar�n �o�undaki ama�, �zg�rl��� kazanmak olmu�tur.
Bat� d���ncesinin �zg�rl��e verdi�i anlam� ��yle �zetleyebiliriz: �zg�rl�k, insana, di�er insanlar (toplum) ya da devlet -veya ba�ka herhangi bir kurum- taraf�ndan hi�bir k�s�tlama ve bask� yap�lmamas�d�r.Bug�n Bat� toplumlar�n�n i�inde bulunduklar� toplumsal yap�, modern Bat� felsefesi taraf�ndan tarifi yap�lan "�zg�rl�k" kavram�n�n, insan�n kurtulu�unu sa�lamad���n� g�stermektedir.



Okullarda, bilimsel kaynaklarda ve bir k�s�m medyada, teori ispatlanm�� bir ger�ek gibi sunulmakta, pek �ok insan da bu nedenle evrimi hi� sorgulamadan kabul etmektedir. Oysa her ge�en g�n geli�en, paleoantropoloji, antropoloji ve mikrobiyoloji gibi bilim dallar�, s�z�n� etti�imiz yayg�n inan���n aksine, evrim teorisini s�rekli yalanlamaktad�rlar. Evrimi ispatlamak i�in 150 y�ld�r aral�ks�z s�rd�r�len �al��malar, teoriyi ��r�tmekten ba�ka bir sonuca varamam��lard�r.
Bu ger�e�e ra�men, evrim teorisinin bu denli yayg�n bir bi�imde savunulmas� ve insanlara empoze edilmesinin tek nedeni ise, teorinin ideolojik y�n�d�r.